|
| | Profesör Alımları | |
|
+7Phanessa Lorelei L'Amore Robert Jasper Riddle Parcellita Schkovich Imogen Strouvelle Letty Yvonné Archuléta Jeanne Michaelis Edward River Phoenix 11 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Edward River Phoenix Bass Gitarist
Mesaj Sayısı : 16 Kayıt tarihi : 23/08/09 Yaş : 29 Tanınmışlık : 0 Nerden : mersin Rp Partneri : yok Meslek : admin
| Konu: Profesör Alımları Ptsi Ağus. 31, 2009 11:27 am | |
| Profesör Alımları
Mitoloji ~ Bilgisayar ~
Ad \ Soyad : Hangi Ders : Rp puanı:
En son Xavier John Redmond tarafından Salı Eyl. 01, 2009 11:01 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Jeanne Michaelis Okul M. Yardımcısı
Mesaj Sayısı : 3 Kayıt tarihi : 31/08/09 Yaş : 30 Tanınmışlık : 0 Rp Partneri : Yok
| Konu: Geri: Profesör Alımları Ptsi Ağus. 31, 2009 12:16 pm | |
| Ad \ Soyad :Sakura Shiro Hangi Ders :Müdür Yardımcılığı Örnek Rp : - Spoiler:
"Karanlık ve umutsuzluk...Beni içine çekiyor.Ondan çıkmaya çalıştıkça beni daha derine sürüklüyorlar.Artık aydınlığı ve umudu unuttum.Onlar hakkında hiçbir şey bilmiyorum.Kimse bana yardım eli uzatmıyor.Kimsem yok...Tek arkadaşım yok...Beni seven ve değer veren kimsem yok...Benim dünyada yerim yok..."
Kafamı kurcalayan bu düşünceler beni daha da karanlığa sapşıyordu.Dışarda kasvetli bir hava vardı ve yağmur çiseliyordu.Yağmuru ne kadar sevsemde bugün bana umutsuz gelmişlerdi.Kendi kendime konuşuyordum.
"Onunla konuşamıyorum...Ondan utanıyorum...Onu gerçekten...Seviyormuyum?Ama o benim duygusuz biri olduğumu düşünüyor.Hiçbir çıkış yolum yok gibi.O asla benim olmayacak.Güçlü biri ve bana ihtiyaç duymaz.Ben onun işine bile yaramam.Benim sevgimi isteyeceğini de sanmıyorum.Bu karanlıkta yokolmaya yüz tutmuş kalbin kalıntıları sadece onun için yaşıyor.Sadece onun için nefes alıyor ve dövüşüyorum.Bedenimi ona adamış gibiyim.Belki onun için ölmeme izin verir"
"Ahhh...Ben umutsuz vakayım.Güçlüyüm...Ancak kalbime yeniliyorum.Galiba bu bir kızın tek zayıf noktası..."
Yatağın üstüne oturmuş bunları düşünüyordum.Hafifçe yatağa uzandım ve başımı yastığa yasladım.Kalbim buna daha fazla dayanamıyordu.Onu görmeden duramıyordum.Bacaklarımı yürümek için bile kullanamıyordum.Kollarım onsuz bana itaat etmiyordu.Yüzümü yastığa koyup düşünmeye başladım.Sadece onun olduğu bir Dünya'yı hayal ediyordum.Ve bir anda bu Dünya yerle bir oluyordu.Çünkü o bana acımasız bir ses tonuyla "Çirkin kızlardan hoşlanmıyorum" diyordu.Çığlık atarak başımı yastıktan kaldırdım.Gözlerim irileşmişti.Ona bunları bu yüzden söyleyemiyordum.Kendimi hızlıca yataktan atıp duvarın köşesine yasladım.Bacaklarımı karnıma çekerek kafamı bacaklarıma dayadım.Vücudum bunları daha fazla kaldırmıyordu.Kısık bir sesle şok geçirmiş gibi tekrarlıyordum " O bana bunu yapmaz.O bana bunu yapmaz.O bana bunu yapmaz.O bana bunu yapmaz.O bana bunu yapmaz.O bana bunu yapmaz." birden duraksadım ve kısık bir sesle "Ya yaparsa?" dedim.Tüm zihnim ve bedenim bu anda karanlıkta kaybolmuştu.Bu karanlıkta bana aydınlıktan el uzatan tek kişi bile olmayacaktı.Artık ben karanlıkta yaşamaya mahkum biriydim...
| |
| | | Letty Yvonné Archuléta Yönetici | Okul Müdiresi
Mesaj Sayısı : 76 Kayıt tarihi : 30/08/09 Tanınmışlık : 3 Rp Partneri : Bekarlık, sultanlıktır. (Tekliflere açığım) Meslek : Müdire =)
| Konu: Geri: Profesör Alımları Ptsi Ağus. 31, 2009 12:17 pm | |
| Kabul, rütbeniz veriliyor.
| |
| | | Imogen Strouvelle Drama Profesörü
Mesaj Sayısı : 6 Kayıt tarihi : 31/08/09 Tanınmışlık : 0 Nerden : Adana. Rp Partneri : Henüz yok. Meslek : Drama Profesörü.
| Konu: Geri: Profesör Alımları Ptsi Ağus. 31, 2009 12:30 pm | |
| Ad \ Soyad : Imogen Strouvelle. Hangi Ders : Drama. Örnek Rp : - Spoiler:
" Gönüller birdir, insanlar ayrı olsada, yaşananlar güzeldir mazide kalsada, umrumda degil dünyalar yıkılsada biz dostuz unutmayız uzakta olsada... " Kitabın Pembe kapağını açtı ve Bir Ağacın altına oturup Beyaz Sayfalardaki Mor Yazıları okumaya başladı. Sessizce süzülüyordu yaşlar gözlerinden ve yanaklarındaki derin çizgilerde kayboluyordu. Etrafındakilere belli etmemeye çalışıyordu. Herkesin üzüntüsünü ifadesi başkaydı tabi ama o biliyorduki bu acı onun acısıydı ve etrafındakilerin bunu anlamasını bekleyemezdi. Kim teselli edebilirdi ki yüreğindeki acıyı, teselli etmeleride gerekmiyordu. O bu acıyı da yaşamalıydı dostluğu yaşadığı gibi. Kaybettiği 50 yıllık dostuydu. İyi gün, kötü gün, bir ömürdü paylaşılanlar. Bir sürü yaşanmışlık gizlenmişti gözyaşlarına… Mutluluklarını paylaştığı anları anımsadı birden ve mutluluk gözyaşlarını... Huzursuz Bakışlar... Yaşamda denge vardı ve şimdi acının gözyaşlarıydı akanlar. Olsun buda yaşanmalıydı. Öyle kıymetliydiki kaybettiği dostu, herşey değerdi ona.. Bu acıda ona aitti.. Yaşamalıydı... Cenaze katılımcılarıyla yavaş yavaş ilerlemekteydi. Onu görebileceği bir mesafeden izliyordu ve onunda onu izlediğini biliyordu. Ölüm var mıydı? Nereye gidiyordu sevgili dostu!.. Yaşarkende çok severdi seyahat etmeyi, işte buda bir başka seyahat değilmiydi. Zihni onunla ilgili anılarla dolup taşıyordu, hangisi önceydi, hangisi sonraydı. Ne çok anısı vardı hatırlanacak ve ne çok an varmış yaşanmışlığın ardında zihinde kalan. Sevinç duydu birden, ne mutluyduki onca anı ile onu hep içinde yaşatacaktı. Onun seyahate çıktığını düşünecek ve onu beklemeyecekti. Öyle ya bazen dostlar ayrılır ve tekrar karşılaştıklarında bıraktıkları yerden yeniden devam etmezlermiydi.. Bunu da öyle bir şey gibi düşündü ve belki artık bu yaşamda değil ama bir başka yaşamda yeniden bıraktıkları yerden başlayabilirlerdi. Kimbilir? Onu nerede olsa tanırdı !!!! Ya onu hiç tanımasaydı , ya hiç hayatında olmasaydı. İşte o an acının yerini büyük bir hüsran ve kaybetmişlik duygusu sardı. Gerçekten kaybetmek buydu, hiç tanımamak. Oysa ki o onunla tam 50 yıl paylaşmıştı. Dolu dolu bir hayatta her şeyiyle.. İnsanın her ne yaşarsa yaşasın yaşadıklarını özgürce birisiyle paylaşabilmesi ne hafifletici bir duyguydu, Kalbinde bir kıpırtı oldu. eleştirilmeyeceğini bilmek, her haliyle, doğrusuyla yanlışıyla, iyisiyle kötüsüyle her haliyle kabul görmek. Ve hep sevildiğini hissetmek! Sır kalmaz aranızda, maskeler yoktur, duyguların en derinine inersiniz ve sizi dinler, dinler… İşte böyle biriydi o onun için... Gecenin bir yarısı ihtiyacı olduğunda, uykunun ortasında bile o sımsıcacık sesini duyardı… ne kadındı ne erkek.. Siz neyseniz oda o olurdu. Kocaman sevgi dolu bir yüreği vardı , aklından evvel gelirdi duyguları ve hissettikleri. Acıysa acıyı, sevinçse sevinci coşkuyla yaşardı benliğinde ve yansıtırdı cömertçe…. Peki bunca paylaşılmışlığın, yaşanmışlığın içinde o ona sevgisini belli edebilmişmiydi? Hepimiz yaşamın hızı ve karmaşasında, zihnimizdeki önceliklerimiz, yaşamdaki önem verdiklerimiz derken zamana sıkışmış anlarımızda sevgiye yer verebiliyormuyuz? Yoksa herşeyi ertelediğimiz gibi bir kaç sevgi sözcüğünü, bir sıcak kucaklaşmayı, ten temasını, sesin büyüsünü unutuyormuyuz? Hiçmi vaktimiz yok o değerli anlar için… Düşündüğünde tüm bunları; dostuyla her anı dolu dolu yaşadığını ve onun varlığını hep hissettiğini ve ona da hissettirdiğini anımsadı. Bazen sevgi sözcükleri aynı anda çıkardı dudaklarından… Dostluk; dost kalabilmek ve dostluğu yaşatabilmek yaşamdaki paha biçilmez en önemli erdemlerden biriydi onlar için … Tören bitmek üzereydi , dostunu; “İyiki vardın sevgili dostum! İyiki vardın. Seni seviyorum ” sözleriyle uğurladı son yolculuğunda... Kitabı heyecanla okurken aklından geçenler oldukça karmaşıktı, oysa hisleri büsbütün yeni bir Dostluk Arayışındaydı. Soğuk ve Keskin bir hava, içinde yaşanılan ve insan soluğu ile hayat bulan yapı Hogwarts... Bulunduğu Mekanı ve Saati umursamadan eline aldığı kitap... Sayfaları çevirirken çıkarttığı ses, Kesik Kesik hikayeler ve kararsız bir kız. Verdiği kararla bir sayfada durmuş ve okumakta. Sokakları oluştururken adlandırıp, o sokaklarda yaşayanlar insanlar. Sokaklar bütün bunlardan habersiz, yaşayanlarıyla iç içe, yaşananlar arasında varlıklarını sürdürüyor. Huzur Sokak, bunlardan yalnızca biri… Kentte kaç huzur sokak olduğunu bilmiyorum. Adı huzur olan, cadde ya da sokakların huzurlu olup olmadığı konusunda yeterli bilgim de yok. Yeterli olması için onları tanımam gerekiyor. Ancak, genel bilgilerden yola çıkarak, çoğunun günler geçtikçe huzurlu olmaktan uzaklaştığını düşünebiliyorum. Düşünebilmemin nedeni yaşananlardır, doğal olarak. Bu düşünce, yine de eksik ya da fazla olmaktan izler taşıyabilir. Çünkü söz konusu olan sokak bile olsa, tek örnek ve örneklerden yola çıkıp genelleme yapmak, genel olarak yanıltabilir, yapanı. İnsanlar benzeri, sokaklar da farklıdır. İnsanlarla iç içe, yaşamlarını sürdüren sokaklar. İnsanlar benzeri, sokakların da ilk bakıştaki benzerlikleri yanıltıcı olabilir. Söz konusu olan somut, biçimsel özellikler değil, soyut özellikler olunca yanılma payı da artar, doğal olarak. Çünkü soyut olan, bakan kadar bakış açısı, yorumlayan kadar yorum sayısına neden olabilir, yapısı gereği ve yaklaşımlara bağlı olarak. Ama bir Huzur Sokak var ki, artık yakından tanıyorum… Sokağa adını verenler, şakacı insanlar olmalı! Ya da adını koydukları günlerde, bu günleri düşünememişlerdi. Belki de; insanların bugünlerdeki yaygın huzursuzluklarını, o uzak günlerde öngörmüşlerdi. Görmüşlerdi de, bir türlü anlatamamışlardı gördüklerini… Onlar da farklı bir anlatım biçimini yeğlemişlerdi… Ya da çok düşünmeden konmuştu sokağın adı. O günlerdeki huzur anlayışına uygun bir sokak olduğunu düşünmüş de olabilirlerdi, kim bilir… Bunu en iyi o insanlar bilir. Ama ara ki bulasın, kırk beş-elli yıl önce yaşamış, tanımadığın insanları. Mahalledeki yaşıtları bile tanımazken, o insanları bulmak boş bir arayış olarak görünüyor. Hoş bazılarına ulaşabiliyorsunuz! Çoğu, bir sokak aşağıdaki mezarlıkta. Huzur içinde yatsınlar. Kalabalık caddeye dikey bağlanan binlerce, belki de yüz binlerce sokaktan biriydi. Yer yer kaldırımlı, yer yer de kaldırımsız, ilk bakışta sıradan bir sokak. Apartmanların sınırlarını belirleyen duvarların, ya da kaldırımların sona erdiği yerlerin hemen dibinde sıralanmış, her marka ve türden motorlu araçlarla bir açık hava otoparkını andırıyordu artık. Bu görünümüyle, iki aracın karşılıklı geçemeyeceği, iki yönlü, büyük bölümü kaldırımsız sokakta, yayalar ortasından yürümek zorunda kalırken; karşı yönden gelen araçla karşılaşanlar en küçük boşluğu değerlendirip, birbirlerini geçmeye çalışıyordu. Bazen, “önce ben girdim sokağa, sen caddeye daha yakınsın, yol ver” diyen sürücüler; önce tartışmaya başlıyor, zaman zaman ağız dalaşına giriyordu. Havada uçuşan küfürleşmeler, sık sık kavgalara neden oluyordu. Dört-beş katlı bahçeli apartmanların yerine, sekiz-on katlı apartmanlar yapılırken büyükler kadar çocuk sayısı da artmıştı ve artıyordu. Sokak boyu farklı oyunların ardından koşturmaların ve iç içe maçların gürültüsü yankılanıyordu artık, gün boyu. Gecelerin kendine özgü yankılanmaları da ekleniyordu gündüzlere. Çok geçmeden farklı maç kadrolarındaki çocukların tartışmaları kavgalara dönüşmeye başladı. Çocuğuna sahip çıkma adına büyükler de eklendikçe kavgalar büyümeye başladı; eski komşuların anlamaya çalışan şaşkın bakışları arasında. Bazılarının şaşkınlıklarının artmasının nedeni de kendi çocuklarıydı. Oyun oynamak isteyen çocuklar birbirlerinden uzak durmuyor, çoğu kez bir araya geliyorlardı. Bir araya gelişler, en küçük farklı düşünce tartışmalara, hatta kavgalara dönüşüyordu. Bu kez çocukları adına, eski komşular da uzak kalamıyordu, kavgalara uzayan tartışmalardan. Yıllar önce park olarak ayrılmış geniş yeşil alanın apartmanlarla dolması, çoğunu ilgilendirmemiş, birkaç sokak sakininin uğraşısı da yeterli olmamıştı. O insanların çoğu da kentin farklı sokaklarında yaşıyordu artık. Hafif rüzgârlarla küçüklü-büyüklü, farklı renk ve biçimlerdeki poşetler, ambalajlar, kimileri buruşturulmadan atılmış sigara paketleri uçuşuyordu sokak boyu. Bahçeler de payını alıyordu uçuşanlardan, gizlice atılan çöpler ve benzerlerinden; sokak boyu apartmanların önünde konteynerler sıralanmışken. Sokakta iki ve daha çok bölünmeler olmadı, görünürde. Ama yaşamlar bölünmüştü bir kez. Karşı çıkanların çabaları da yeterli olmuyordu. Hemen her konudaki tartışmalar uzadıkça uzuyor, başladığı konuların uzaklarında; “biz buraya nereden geldik?” şaşkınlıklarına karışıyordu. Sokağın yeni sakinleri arasında, “hepsini biz mi yapıyoruz?” diyerek, karşı çıkanlar da vardı. Karşı çıkışlara, karşı çıkanlar, onlara da “üzüm üzüme baka baka kararır” ve benzeri sözleri sıralayanlar ekleniyordu. Üzüm insanlarla ilgilenmeyip üzümlüğünü sürdürürken, insanlar bu kez de yaptıklarından üzümü sorumlu tutuyordu bir anlamda. Üzümle insan birbirine karışıyordu, yaptıkları ve yapmadıklarıyla. Kararma akıllara sayısız örnekleri getirirken, aydınlanma, ayrılmaz bir bütünün diğer yanı unutulmuş görünüyordu; sonu gelmez haklılık tartışmalarında. Uzun çağların bazı insanları getirdiği yer burası, sorumlusu üzüm ya da nice benzerleriydi. Nedense? Haklı olmak her insan için önemliyken; haklının hakkını teslim etmek, her anlamda koşulsuz teslim olarak düşünülüyordu, belki de! Kim bilir? Herkes çok haklıydı! Kimse haklarından vazgeçmeyi düşünmüyor, bazı karşılaşmalar olmamış gibi davranılırken, “komşuluk kalmadı” şikâyetleri duyuluyordu karşılıklı. Ancak nedense, aynı şikâyetler karşılıklı değil, arkada konuşuluyordu çoğu kez. Yaşam sürüp giderken, yaşananlar bunlarla da sınırlı kalmadı. Ne de olsa sokağın huzuru kaçmıştı bir kez. Kaçan huzur, tüm aramalara rağmen bulunup, geri getirilemiyordu. Huzursuzluk nedenleriyle ilgili bir görüş birliği de sağlanamıyordu. Yarısı bu. xD
| |
| | | Letty Yvonné Archuléta Yönetici | Okul Müdiresi
Mesaj Sayısı : 76 Kayıt tarihi : 30/08/09 Tanınmışlık : 3 Rp Partneri : Bekarlık, sultanlıktır. (Tekliflere açığım) Meslek : Müdire =)
| Konu: Geri: Profesör Alımları Ptsi Ağus. 31, 2009 12:41 pm | |
| - Letty Yvonné Archuléta demiş ki:
- Kabul, rütbeniz veriliyor.
| |
| | | Parcellita Schkovich Beden Eğitimi Profesörü
Mesaj Sayısı : 3 Kayıt tarihi : 31/08/09 Tanınmışlık : 0
| Konu: Geri: Profesör Alımları Ptsi Ağus. 31, 2009 3:18 pm | |
| Ad \ Soyad : Parcellita Schkovich Hangi Ders : Beden Eğitimi Örnek Rp :
- Spoiler:
"Sana hesap vermek zorunda değilim! Oldu ve bitti, artık istemiyorum seni. Anlamamakta niye bu kadar ısrarcısın? Uzak dur benden, senin değilim artık."
Bir nefeste söylemişti bunları. Soluksuz kalmıştı ve aciz bedeni acı içinde kıvranıyordu. Elini kolunu çekiştiren adam yüzünden acı çekiyordu Letje. Aldatıldığını görmüştü. Üstelik bunu kabul ediyordu adam. Ne kadar da acı bir durumdu bu. Letje yüzüne bakmamaya çalışıyordu. O muhteşem yüz hatları ve yeşil gözlere aldanacağını biliyordu. Bedeni titrerken, Jason'un melodik sesini dinledi bir daha duymak istemeyen kulakları.
"Yeniden benim olacaksın bebeğim."
Çenesini sıkıca kavramış, buz gibi iki elden sıyrılmaya çalıştı önce. Yapamadı. Karşısında bir vampir vardı, ona karşı koymak ne mümkündü. Ona sırılsıklam aşık olduğunu biliyordu ama göz göre göre aldatılmıştı. Hem de en iyi arkadaşıyla aldatmıştı onu. Bu haksızlıktı! Düpedüz haksızlıktı. Bir anda hayatı mahvolmuştu, aşık olduğu adam gitmişti... Taptığı, her şeyden çok sevdiği. Sırlarını anlatacak bir Narcissa da yoktu artık. Onu özlemeyecek miydi? Özlese bile tekrar ona dönemezdi Letje. Bu kadar gurursuz değildi. Bir kenara atacak kadar değerliydi Jason'un gözünde. Derin bir iç çekti. Jason'un eksi derecelerdeki elleri, çenesinden boğazına kayarken gözlerini kapadı Letje. Yutkunamıyordu. Göz yaşları doldu gözlerinin ucuna. Akamazdı. Aciz değildi bu kadar, yediremiyordu kendine. Adamın elini sıkıca tutup, kendine çekti son defa. Doyasıya öpmek için yaklaştı soğuk bedenine. Ensesine doladı ellerini, uzunca öptü. Bu veda öpücüğüydü. Son öpücük. Jason'un yüzü gülmüştü. Her hâlde affedildiğini sanmıştı. Yanılıyordu. Jason konuşmak üzereyken, işaret parmağını o buz gibi dudaklara değdirdi Letje. Çantasını koluna taktı ve saçlarını düzeltti. Göz kalemi akmış olmalıydı ki göz yaşını silmeye çalışırken, eline siyah lekeler bulaşmıştı. Kapıya ilerlerken, arkasına dönmeye tenezzül bile etmedi. Fısıldarken, ağlamamak için zor duruyordu.
"Elveda Jason!"
Dükkânın tahta kapısını araladı ve yağmurun kendini sergilediği havaya bıraktı kendini. Doyasıya ıslanacaktı şimdi. Dağıtmalıydı bir şekilde. Üç Süpürge veya Domuz Kafası çok popüler mekânlardı. Kimsenin 'neden ağlıyorsun' sorusuna cevap verecek hâli yoktu. Önüne çıkanı öldürebilirdi. Ateşinin çıktığını farketti, ıslak elini alnına götürdüğünde. Eve gidemezdi, Morwen'la kavga etmişti zaten. Sevdiği ve sevildiğine inandığı bir adam yüzünden. 'Her şey yalanmış demek'. Çığlık attı. Tok ses boş sokakta yankılanırken, deli imajı verdiği apaçıktı. Kollarını iki yana açıp etrafında döndü. Saçları dağılmış, makyajı iyice akmıştı. Aklına gelen tek mekan Çatlak Kazan'dı. Perişan bir hâlde, oranın yolunu tuttu. Yanında yeteri kadar galleon vardı. Ablasına nasıl hesap vereceğini merak ediyordu. Düşünmenin vakti gelmişti, elbette Arsiãna malikânesine geri dönecekti. Morwen da demişti ona. 'Geri döneceksin ama döndüğünde eskisi gibi bir Morwen olmayacak Letje, bunu sen istedin.' Çatlak Kazan'a gelebildiğinde, düşünceleri biraz olsun uzaklaştırmayı denedi. Başarılı olamaması ayrı bir muammaydı da. Görevlinin yanına ilerledi ayakları. Adamın yüzüne bakmamaya özen göstererek fısıldadı.
"Bana bir oda ver."
Adamın, kendisine uzattığı paslanmış anahtarı aldı eline. Gıcırdayan merdivenlere yöneldi topuklu ayakkabılar. Ayakkabısının tok sesi ve gıcırtı muhteşem bir bütünlük oluşturmuştu. İlerlemeye devam ederken, bileğine kramp girdi ve duraksadı. Acı içinde kıvranmayacaktı. Şimdi burada Morwen olmalıydı... Ona sıkıca sarılıp, üstün iksir yeteneğiyle ayağını iyileştirmeliydi. Kapının tıkırtısını duydu ve kafasını çevirdi. Perişan hâldeki yüzü kapıdan giren kişiyi görünce ekşidi. Sanki Tanrı onun dualarını kabul etmişti. Bu Morwen'dı! Ablası, tek gerçek dostu olan ablası... Ne kadar geç anlasa da öyleydi. Ablasının yanında kötü gözükmekten nefret ederdi. Güzelliğini, küçüklüğünden beri kıskanırdı. Makyajı akmış ve saçları dağılmış bir hâlle onun güzelliği daha da çok belli olacaktı. 'Rezillik!' diye geçirdi içinden. Morwen'ı incelediğinde, iyice ekşidi yüzü. En güzel elbisesini giymişti. Hep kendisinin de öyle bir elbisesi olsun istemişti. Çoğu zaman izinsiz alıkoymuştu, bir daha da bir şey vermedi Morwen ona. Dolaplarına büyüyle açılmayacak kilitler koydu. Kendine gelmeye çalıştı. Bir yanı ablasını çağırmak istese de yapamadı bunu. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı, bunu kabullenerek gitmişti evden. Cezasını da en acı şekilde çekiyordu şimdi.
2 Gün Sonra *
Mavi gözler yavaş yavaş açıldı. Zarif esneme hareketleri ve boş yatakta gezinen narin elleri… Akşam uykusundan uyanmıştı Letje. Kızıl dağılmış saçlarıyla oynamaya başlarken, saate takıldı boş bakan gözleri. Bulanık görse de saatin yediye geldiğini kestirebiliyordu. Lanet olsun diye mırıldanırken, yataktan yavaşça kalktı. Kalkmaya çalıştı en azından. Bu da bir beceri değil miydi? Hayır, ama en azından denediği için kendini suçlu hissetmiyordu. Madison ona karşı hep anlayışlı olmuştu zaten, bu sefer de anlayışlı olacağından emindi. Belki de saçmalıyordu ve kendince bahane buluyordu. Bugün onun düğünü vardı, öyle değil mi? Beklemekten hoşlanmazdı Letje, şimdi çok önemli bir kişiyi bekletiyordu. Bu adil değildi. Güzel görünmek için çabalamak da adil değildi tabii. Makyajla haşır neşir olmaktan nefret ederdi, yine de arkadaşının düğününde güzel görünmeliydi. Çok makyaja gerek yoktu. Bu da bir nevi mutlu ediyordu onu. Evet, kendinin mutlu olmasından çok, Madison’un mutlu olması onu mutlu ediyordu. Vay be, ne dostluk! diye düşünürken, hafif bir gülümsemeyle karışık bir tebessüm kapladı yüzünü. Saçları bu sefer kızıl olmuştu. Arkadaşlarının dikkatli olduğunu biliyordu, peki saç rengini de farkedebilecekler miydi? Dolaptan güzel bir elbise seçti ve pijamasını yavaşça çıkardı. Elbiseyi biraz süzdü, ardından giydi. Aynanın karşısına geçtiğinde, tereddütsüz güzel göründüğünün farkındaydı. Ah, bu kadar kendini beğenmek zorunda mıydı? Makyaj namına biraz kalem çekti ve ruj sürdü. Daha fazlası beklenmemeliydi ondan, üşengeç Letje’nin bunu yapmak istemesi bile ayrı bir muammaydı. Yavaşça merdivenlerden aşağı indi ve kapıya yöneldi. Çok geçmeden, acı gerçekle karşılaştı; ev terlikleriyle dışarıdaydı! Hay ben senin… Cümlenin devamı gelmedi tabii, küfürü kendine yakıştıramıyordu. Kime masal anlatıyoruz, küfür etmeyi seviyordu. Onu rahatlattığı bariz bir gerçekti. Asasını kapıya doğrultup, kilidi açtı. Bugün üşengeçliği üzerinde değildi. Madison’a bağladı bunu. Mutluluk demek, arkadaşlık demekti. Oha Let, bu neydi böyle? Topuklu ayakkabıları vardı, ama onlarla yürüyemediği de bir gerçekti. Kadınsı olan hiçbir şeyi tam olarak becerememişti zaten. Ne diyorlardı böyle kızlara, erkek fatma mı? Yine her zamanki Converse* lerini ayağına geçirdi. Mor Converseler adeta parıldıyordu. Ayakkabılarının temizliğine önem verirdi, temizliğe önem verirdi. Dışarı çıkar çıkmaz, ikinci bir darbe… Yağmur! Bütün makyajı akmış ve saçları mahvolmuştu. Derince bir nefes aldı ve çılgınca bağırdı.
"Yağmurdan nefret ediyorum!"
Sokak boştu şansına, yine de sesinin yankılanmasını engellemedi bu. Kendi sesini duymayı pek sevmiyordu aslında. Aslında hiçbir şeyi sevmiyordu. Bir daha eve dönemezdi. Zaten yeterince zorlamıştı sınırlarını. Fransa’ya cisimlenirken, aklına takılması gereken ama daha önce hakkında düşünmeye tenezzül bile etmediği bir şey takıldı. Ne hediye alacaktı? Son dakikada mı gelirdi bu aklına! Kendine aldığı yeni ayakkabılar geldi aklına. Kızlar yeni ayakkabılara dayanamazdı. Ayakkabılar, asasını sallamasıyla yanında belirdi. Hızlıca Fransa'ya cisimlendi. Sekerek ilerleyen Letje, güzel manzaraya doyasıya baktı. Bu manzarayı her zaman göremezdi. Düğün alanını bulmak zor olmadı. Dağınık kafası, müziklerin geldiği yöne gidebilmeyi almıştı. Karşısında gördüğü bembeyaz gelinlik içindeki Madison... Müthiş gözüküyordu! Ondan etkileyici olmak mümkün değildi sanki. Madison'un yanına kendinden emin adımlarla ilerledi ve kocası olacak adamdan uzaklaştırdı. Aralarına girdi desek daha doğru olur aslında. Muzurca gülümsedi. Madison'a bir tur attırdı kendi etrafında. Saçını biraz karıştırıp, erkeksi bir tonla konuştu. Büyüyü seviyordu.
"Boş musun fıstık?"
Madison'un kahkahalarıyla aralarından çekildi ve damatla gelinin sırtlarına basarak, eski hâllerine döndürdü onları. Ayakkabıları unuttuğunu farketti ve Madison'un kucağına fırlattı. Sinsi ama tatlı bir bakış atarak, kalabalığa karıştı. Müzik baş ağrıtıcıydı, kafayı dağıtmak için barın yolunu tuttu.
| |
| | | Letty Yvonné Archuléta Yönetici | Okul Müdiresi
Mesaj Sayısı : 76 Kayıt tarihi : 30/08/09 Tanınmışlık : 3 Rp Partneri : Bekarlık, sultanlıktır. (Tekliflere açığım) Meslek : Müdire =)
| Konu: Geri: Profesör Alımları Ptsi Ağus. 31, 2009 3:29 pm | |
| | |
| | | Robert Jasper Riddle Elektro Gitarist
Mesaj Sayısı : 22 Kayıt tarihi : 01/09/09 Tanınmışlık : 0 Nerden : Karanlığın Dibinden xD Rp Partneri : Nathalie S. D'Nile Meslek : Elektro gitarist xD
| Konu: Geri: Profesör Alımları Salı Eyl. 01, 2009 2:05 am | |
| Ad \ Soyad :Robert Jasper Riddle Hangi Ders :Bilgisayar Örnek Rp : Hogwarts’a geleli tam bir hafta olmuştu. Buraya sandığından çok çabuk alışmıştı; ortak salondaki koyu muhabbetleri, derslerdeki başarısı ve büyük salondaki muhteşem yemekler… Hatta artık arkadaşlarıyla haylazlıklar yapmaya bile başlamışlardı; işte bu gece o haylazlıklar yüzünden bir ceza almıştı. Fakat cezadan pek de memnun olmamış bir hâli yoktu, çünkü öğrencilere her daim kapalı olan yasak ormanı görecekti. Tek bir pürüz vardı, o da; bu cezayı ne yazık ki Gryffindor’dan hiç haz etmediği biriyle –Eragons’ile yapmak zorundaydı. Cezaları ise Yasak Orman’da bir atadam bulup okul müdürünün onlara emanet ettiği ve içinin öğrenciler tarafından açılmaması için özel olarak büyülenmiş mektubu ona vermekti. Hava kararmadan bu işi halletmek zorundaydı aksi takdirde koşullar zorlaşıyordu. Akşam yemeğini erkenden yiyip asasını yanına aldı ve ardından cüppesini giyip pek sevgili Eragons’ile kararlaştırdıkları yere –Giriş Salonu- doğru yol almaya başladı. Tabloların bazıları yerinde yoktu. Anlaşılan gezintiye çıkmışlardı. Olanlara şöyle bir selam verip yürümeye devam ediyordu. Nihayetinde Giriş Salonu’na varmıştı ve Eragons çoktan oraya varmış onu bekliyordu.
Çok beklediği belliydi; her zaman gergin ve cüretkar olan bedeni şimdi ayakta durmaktan sıkılmış, omuzları çökmüştü. Kahverengi saçları meşalelerin ateşinde parlıyor, ela gözleri ise karamsar bir biçimde geceyi düşünüyordu. Jasper koşarak yanına gitti ve daha Eragons onu azarlamaya başlayamadan o konuşmaya başladı “Sonunda seni bulabildim, nerdeydin sen? Büyük Salon burası mı?” demişti kurnazca. Buluşma yerlerinin Giriş Salonu olduğunu o da biliyordu ama onun lafını çekmemek için böyle bir yalan uydurmuştu. “Neyse hadi çok beklemeden gidelim, zaten seni ararken yoruldum” demişti Oliver. Bu söylediklerine kendi bile içten içe gülüyordu. Eragons bir şey söylememek için kendini zor tutuyordu.
Hızlıca yürümeye devam ediyorlardı. Yasak Orman’a varmışlardı; şimdi uzun çam ağaçlarının dibinde ormanın derinliklerine doğru ilerliyorlardı. Eragons “Mektubu aldın yanına umarım” dedi. Jasper “M-mektup-p.. Doğru ya, biz mektup getirecektik” dedi biraz çekinerek. “Ne yani, keyif için mi geldik? Hep böyle sersem olmak zorunda mısın? Bir de zekiyiz diye övünürsünüz, bu mu?” diye bağırmaya başlamıştı Eragons. “Tamam, haklısın ama bunun zekilikle ne alakası var. Sen burada bekle ben hemen gidip alayıp geleyim. Sakın bir yere ayrılma” demişti Jasper. Eragons'u ardında bırakıp uzun çam ağaçlarının arasından sıyrılarak Hogwarts’ın içine girebilmişti. Ravenclaw ortak salona geldiğinde kapıdaki heykel sorusunu sormuştu. Jasper bir türlü cevabı bulamıyordu. Düşünüyordu, düşünüyordu….
*** Eragons Jasper'ı beklemekten sıkılmıştı. “Sersem şey” demişti kendi kendine. Derken uzaklardan bir inilti yükselmişti.Eragons bir Hufflepufflu olmasına rağmen yinede korkmuştu. ‘burası yasak orman her tür yaratık var, ama güvendesin Eragons, çünkü asan yanında’ diye düşünüyordu. Ama daha bir birinci sınıf öğrencisiydi, üstelik daha okulda dersler başlayalı bir hafta olmuştu. Eragons bir çıtırtı duydu. “Kim var orada? Jasper sensen oyun oynayacak vaktimiz yok, gel de şu işi bitirelim” diyordu. Korkmuştu. Karşıdan bir silüet belirmişti. Bu bir… Bu olamazdı, karşısındaki bir bizarcıktı. Daha iki gün önce okuduğu Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar? Kitabında bunlar hakkında bilgi edinmişti. Hatırladığı kadarıyla bizarcığın bir tanesi altı yaşında bir çocuğa saldırıp onu öldürmüştü. Yoksa onun ölümü de mi aynı şekilde olacaktı?
*** Jasper sonunda cevabı bulup içeri girmişti. Ravenclaw ortak salonundan hemen parşömeni kapıp koşmaya başlamıştı. Sonunda Hogwarts arazisine çıkabilmişti. Uzaktan bazı sesler geliyordu “İmdat, yardım!” diye bir ses gelmişti kulağına. Yanlış duymuyordu bu ses… Eragons’un sesiydi. Her ne kadar ondan nefret etse de Hogwarts’ta bir çocuğun ölmesi oldukça kötü bir şey olurdu. Hemen koşmaya başladı. “Geliyorum Eragons” diye bağırdı. Ama sesi çok az çıkıyordu; çünkü koşmaktan nefesi kesilmişti. Sonunda Eragons'u bıraktığı yere geri dönmüştü. “Neden imdat diye bağırdın. Yoksa çok mu korktun?” dedi ve gülmeye başladı. Ama daha sonra arkasından gelen bir cıyaklamayla irkildi ve “Buda ne böyle” dedi. “Ne olduğunu boş ver hemen bir sopa, taş ne olursa bir şey bulmamız lazım. Tek bilmen gereken biz onu öldürmezsek o bizi öldürecek” dedi Eragons ve hemen yerde bulduğu ufak odun parçasını onun kafasına doğru fırlattı fakat rakibi göründüğü kadar güçsüz değildi ve ufak bir hareketle ondan kurtulmayı başardı.
Şimdi onların üzerine üzerine yürümeye başlamıştı. “Lütfen sana bir şey yapmayız, yiyecek getiririz. Ufacık çocukları öldürmeee” demişti Jasper korkuyla. Bizarcık tam elini Jasper'a ensesinden tutacaktı ki ne olduğunu tam anlayamadığı bir yaratık bizarcığın üstüne atladı ve onun oradan gitmesini sağladı. Şimdi onu kışkırtan varlığın ne olduğunu görebiliyordu; bu bir atadamdı. “Ah, bizi kurtardın, sana minnettarız” dedi Eragons. Jasper ise “Christy, işte önümüze çıkan bir fırsat. Mektubu bir atadama verecektik” dedi. Gözleri heyecandan yerinden fırlayacakmış gibi oldu. Atadam ise gülüyordu. “Hey, siz gerçekten bu gece kaderinize mahkum edildiğinizi mi düşünüyordunuz? Bu gece Profesör Werther beni, sizi izlemem için görevlendirdi. Bu gibi tehlikelere karşın” dedi ve devam etti “Hadi şimdi yatağınıza, umarım size bu iyi bir ders olmuştur” dedi ve Jasper ile Eragons'u götürebildiği yere kadar götürdü. Hogwarts arazisine girmeden geri döndü. Jasper ve Eragons ise tehlikeli bir maceranın ardından ortak salondaki sıcacık yataklarına kavuştular. Jasper için oldukça farklı bir deneyim olmuştu… | |
| | | Phanessa Lorelei L'Amore V. Sınıf Utilayaire | Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 34 Kayıt tarihi : 01/09/09 Yaş : 30 Tanınmışlık : 0 Rp Partneri : Johny <3 ^^
| Konu: Geri: Profesör Alımları Salı Eyl. 01, 2009 8:22 am | |
| İstediğiniz ders hakkında örnek bir rp nizi yapıp, her hangi bir admine göndermenizden sonra başvurunuz değerlendirilecektir. | |
| | | Robert Jasper Riddle Elektro Gitarist
Mesaj Sayısı : 22 Kayıt tarihi : 01/09/09 Tanınmışlık : 0 Nerden : Karanlığın Dibinden xD Rp Partneri : Nathalie S. D'Nile Meslek : Elektro gitarist xD
| Konu: Geri: Profesör Alımları Salı Eyl. 01, 2009 1:14 pm | |
| Jasper sabah hazırlanıp odasından çıkarken güneş yeni yeni aydınlatmaya başlamıştı çevreyi.Dersin neden bu kadar erken olduğuna dair hiçbir fikri yoktu,yine de okulun prosedürlerine uymak zorundaydı.Okulun geniş koridorlarında yürürken hala neden profesör olduğunu sorguluyordu.Sorumluluktan hoşlanmazdı,kısıtlanmaktan hoşlanmazdı üstüne üstlük okuldan da hoşlanmazdı! Profesörlük kavramına uymuyordu bile! DJ ile okul yılları aklına geldi,derslere getirdikleri "içecekler" gayet keyifli işlenmesini sağlıyordu... Elleri ceplerinde ağır ağır okulu turlarken duvarlara kazınmış hatırları aklıan geldikçe keyiflendi.. İlk kez ders verecekti,daha bir çocuğa nasıl davranılması gerektiğini bile bilmezken?
Bahçeye geldiğinde öğrencilerin çoktan geldiğini farketti.Hepsi tek sıra halinde dizildiler.James'i gördüğünde gülümsedi,çocuğun şaşkınlığı belliydi.Fazla takılmadan konuşmaya başladı:
Günaydın beyler bayanlar...Senenin ilk uçuş dersine hoşgeldiniz!Bendeniz Jasper Ruby Black,yeni uçuş profesörü... Profesrlükte ilk dersim,yani pek profesör gibi davranamayacağım!Zaten hiçbir zaman öyle davranmayacağım,küçükken bilgiçlik taslayan profesörlerden nefret ederdim...Neyse Gelelim Konumuza Süpürgelerinizin Sol Tarafına Geçin.Kontastre Olup''Yukarı''Sözcüğünü Kullanın''
Diyerek Elini Şaplattı.Bu Denemeye Kalkın Anlamına Geliyordu.Herkes Teker Teker Denedi.Güzel Bir Ders Olmuştu.Jasper Çocukları Beğenmişti.Masasından Kalkıp Şöyle Devam Etti;
''Evet Çok Güzelsiniz.Şimdi Herkes Tüy Kalemini Ve Parşomenini Çıkarsın Ve Quidditch Görevlerini Yazsın.Kağtan Vurucu Gibi.İyi Dersler Çocuklar''
Diyerek Çocukların Çıkmasını Bekledi Çıkınca O Da Çıktı.
Butrun rp.... | |
| | | Phanessa Lorelei L'Amore V. Sınıf Utilayaire | Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 34 Kayıt tarihi : 01/09/09 Yaş : 30 Tanınmışlık : 0 Rp Partneri : Johny <3 ^^
| Konu: Geri: Profesör Alımları Salı Eyl. 01, 2009 1:19 pm | |
| İlk önce rp puanını belirlemelisin | |
| | | Pearl Beth Side Genel Kültür Profesörü
Mesaj Sayısı : 2 Kayıt tarihi : 01/09/09 Yaş : 28 Tanınmışlık : 0
| Konu: Geri: Profesör Alımları Salı Eyl. 01, 2009 4:58 pm | |
| Ad \ Soyad : Pearl Beth Side Hangi Ders : Genel Kültür Rp puanı: 89 | |
| | | Edward River Phoenix Bass Gitarist
Mesaj Sayısı : 16 Kayıt tarihi : 23/08/09 Yaş : 29 Tanınmışlık : 0 Nerden : mersin Rp Partneri : yok Meslek : admin
| Konu: Geri: Profesör Alımları Çarş. Eyl. 02, 2009 9:06 am | |
| Kabul edilmiştir rütbeniz veriliyor. | |
| | | Adélaïde Bourque Mitoloji Profesörü
Mesaj Sayısı : 4 Kayıt tarihi : 02/09/09 Tanınmışlık : 0
| Konu: Geri: Profesör Alımları Perş. Eyl. 03, 2009 12:07 pm | |
| Ad \ Soyad :Adélaïde Bourque Hangi Ders : Mitoloji Rp puanı: 98
| |
| | | Rehberlik Öğretmeni Seçici Profesör
Mesaj Sayısı : 43 Kayıt tarihi : 01/09/09 Tanınmışlık : 0
| Konu: Geri: Profesör Alımları Perş. Eyl. 03, 2009 12:15 pm | |
| | |
| | | Sibor Efflet Reyn Astoloji Profesörü
Mesaj Sayısı : 3 Kayıt tarihi : 13/09/09 Tanınmışlık : 0
| Konu: Geri: Profesör Alımları Paz Eyl. 13, 2009 6:56 pm | |
| Sibor Efflet Reyn
Ad \ Soyad :Sibor Efflet Reyn Hangi Ders : Astroloji Rp puanı: 100 | |
| | | Letty Yvonné Archuléta Yönetici | Okul Müdiresi
Mesaj Sayısı : 76 Kayıt tarihi : 30/08/09 Tanınmışlık : 3 Rp Partneri : Bekarlık, sultanlıktır. (Tekliflere açığım) Meslek : Müdire =)
| Konu: Geri: Profesör Alımları Salı Eyl. 15, 2009 5:11 pm | |
| | |
| | | | Profesör Alımları | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|